İyi Umutlar Ülkesi – Güney Afrika

Afrika kıtasının en güneyinde bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti birçok çeşit barındıran topografyası, harika doğal güzellikleri ve kültürel çeşitliliğiyle öne çıkmaktadır. Ülkeye baktığımdaki ilk izlenimim, ülkenin eşsiz bir coğrafyada kurulmuş olmasının getirdiği sürpriz dolu çeşitli iklimlere bir arada sahip olmasıydı.

Güney Afrika Cumhuriyeti, modern altyapısıyla ileri seviyede gelişmekte olan bir ekonomiye sahip ve Afrika’nın en büyük ekonomisi olarak Nijerya’nın bir sıra önündedir. Güney Afrika, 58 milyonluk nüfusu ve 6000$’lık kişi başına düşen gayrisafi milli hasılası ile, geleneksel olarak Afrika’nın ekonomik gücü olmuştur.

Uluslararası alanda önemli rol oynayan, ve Borsa Istanbul’un neredeyse beş katı büyüklüğünde bir borsaya sahip olan Güney Afrika, gelişmiş endüstriyel altyapısıyla dünyanın en büyük altın, elmas ve platin rezervini elinde tutmaktadır.

Türklerin Güney Afrika’yla ilk etkileşimi İngiltere kraliçesi Viktorya’nın isteği üzerine 1862 yılında Sultan Abdülaziz’in Şeyh Ebubekir Efendiyi, Ümit Burnu’na halkın dini ihtiyaçlarını gidermek amacıyla göndermesiyle Osmanlı dönemine dayanmaktadır. İngiltere yönetiminde bulunan koloninin büyük çoğunluğunu işçi ya da Hollandalılar tarafından sürgüne gönderilmiş Endonezyalı ve Malezyalı Müslümanlar oluşturmaktaydı.

1990’ların sonu ve 2000’lerin başında, önemli sayıda Türk iş insanı ilk defa Güney Afrika’ya gitmiş ve bu fırsatlar ülkesinde bir Türk topluluğu oluşturmuşlardır. Türkiye’nin yeni devlet politikası Afrika ile olan güçlü bağları yeniden canlandırmaya odaklanmasıyla, Güney Afrika’daki Türk topluluğu yerel halka kolayca entegre olmuş, iş hayatı ve sosyal hayatta öne çıkmaya başlamıştır.

Biz, aile olarak, Güney Afrika’ya ülkede bulunan iş imkanlarından yararlanmak amacıyla ilk olarak 2001 yılında gittik. 2003 yılında ülkeye yatırımcı olarak yerleşen ilk Türk ailelerinden biri olacaktık. Gelişen ekonomi ve artan net gelirle beraber odak noktamız üst seviye gayrimenkul projeleri oldu. Gelecek 10 yılda, Türkiye’den ticaret için çeşitli ürünleri ithal etmemizin yanı sıra, Johannesburg’un, ırkçı rejim altında daha önce yalnızca “beyaz” Güney Afrikalılara ayrılmış olan en seçkin mahallelerinde pek çok villa site projeleri geliştirmeye başladık.

Güney Afrika’daki Türk ticaret topluluğunun öncüleri olarak evimiz, Türk yatırımcılar, endüstriciler, madenciler ve bölgede yer almak isteyen ziyaretçilerin toplanma noktası haline geldi.

İstanbul’a 8000km uzaklıkta bulunsa bile benim için Güney Afrika hala evim gibidir. İş amaçlı bu ülkeye sıklıkla seyahat ediyorum. 2018 yılında, Türk delegasyonun BRICS Zirvesindeki sıcak karşılanması; ticaret, banka sektörü, emeklilik fonları, portföy yöneticileri ve savunma sanayi sektöründen ilgililerle bizleri etkileşim içerisinde tutmaya devam etti. Bu yılın Nisan ayındaki son ziyaretim sırasında gördüğüm üzere Güney Afrika 2001 yılında ilk ayak bastığımız tarihteki gibi, 2021 yılında da fırsatlarla dolu canlılığını sürdürüyor.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en büyük şehri ve Afrika’nın finansal başkenti olan Johannesburg, kıtada operasyona devam eden birçok uluslararası şirketlerin genel merkezini barındırıyor. Güney Afrika Cumhuriyeti Türkiye ile birlikte G20 ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) üyedir. Afrika’nın en büyük limanı olan Durban Limanı, Güney Afrika, Zimbabve, Lesotho, Swaziland, Botswana, Zambia ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden oluşan 7 ülkeye birincil liman ve konteyner terminali olarak hizmet ediyor. Bu durum Güney Afrika’yı, 345 milyon nüfuslu Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) bölgesine bir geçit haline getiriyor.

Güney Afrika, gerçekten de Afrika pazarında uzun süreli stratejik kalkınma hedefleyen şirketler için bir ümit ülkesi oluyor. Ülke, iç ve dış ekonomik oluşumlar arasındaki ekonomik işbirliğiyle güçlü bağlar içerisinde bulunan multikültürel çevresiyle oldukça önemli bir örnek teşkil ediyor. Güçlü büyüme potansiyeline sahip ve uzun vadede sürdürülebilirliği olan, yakın gelecekte ikili antlaşmalarda bozulmaların yaşanmayacağı öngörülen bu pazardan Türk iş dünyası olarak payımızı almamız gerekiyor.