“Yirmi birinci yüzyılda ‘dijitalleşme’ çağının eşiğinde bulunuyoruz. İşte böyle bir ortamda söz konusu paradigma hepitalizmdir. İnsanların dopamin, oksitosin, serotonin ve endorfin mutluluk hormonlarına ihtiyacı var.”
Prof. Dr. Aziz Akgül
Yoksulluk, terörizm, iklim tehlikesi… Bunlar ve bunun gibi pek çok küresel sorun, insanların hayattan beklentilerini kısıtlayıp, mutsuzluğa sürüklüyor. Dünyanın düzeni sadece büyümeye odaklı bir hale geldi. Ancak söz konusu küresel sorunlara ivedilikle bir çözüm bulunamazsa doğanın ve insanların öfkesinden korunacak bir dünya kalmayacak. Oysa büyüme yerine kalkınma, haz yerine de mutluluk ön planda tutularak bu hızla bozulan düzenin önüne geçmek mümkün. İşte hepitalizm tam da bunu söylüyor.
Gelin öncelikle hepitalizmin tam olarak ne olduğu ile başlayalım. Hepitalizm, gelirden çok mutlulukla ilgili anlayışın en üst seviyeye çıkarılmasına katkı sağlayan yeni bir ekonomik sistem, sosyopolitik felsefe ve kültürel kalkınma paradigması. Mevcut kapitalist ekonomik sistemin ve yönetim anlayışının radikal bir şekilde değişmesini öneren, insan odaklı ve insanların mutluluğunu hedefleyen bir paradigma.
İçinde bulunduğumuz mevcut sistem ne yazık ki insanları ayrımcılığa, ırkçılığa, adaletsizliğe, yoksulluğa, egoistliğe, empati yoksunluğuna ve bütün bunlarla birlikte strese yönlendiriyor. İnsanların içinde yaşadıkları şartlar ve artan kaygıları gittikçe daha mutsuz, umutsuz ve öfkeli hale gelmesine neden oluyor. Yaşadığımız pandemi de buna tuz biber ekti dersek yanlış olmaz. İnsanlar bir de sağlık kaygısıyla karşı karşıya kaldı ve dünyanın düzeni her yönden neredeyse tamamen değişti.
Hepitalizm ile ezberler bozulabilir
Pandemide insanlar zorunlu olarak ellerini eteklerini çektiklerinde doğanın kendini nasıl yenilediğine, iyileştiğine, yeniden canlandığına hep beraber tanıklık ettik. Doğanın kendini yenilemesi gibi insanların da kendilerini yenilemeleri, kapitalizmin dayatmalarından kendilerini arındırıp mutluluğa odaklanmaları gerekiyor. Hepitalizm, yaşamda mutluluğun, öznel iyi oluşun ve özgürlüğün sağlanmasını öneriyor, yerelleşmeyi ve sadeciliği savunuyor. Dünyanın yeniden yaşanabilir, düzenli, sağlıklı ve sürdürülebilir olması için tek çare doğaya dönüş.
Ekonominin sadece bir araç olduğunu yeniden hatırlamak gerekiyor. Toplumların bir araya gelerek, iklim değişikliği ve petrol gibi doğal kaynakların üretim ve tüketiminde gelinen noktadan geri dönmesi, yerele odaklanıp, ekonomiyi eve taşıyarak daha insan ölçekli, ekolojik ekonomiler inşa ederek hepitalizmin gereklerini yerine getirmeleri ile olumlu adımlar atılması mümkün. İnsanlar bu yönde ilerlediklerinde sadece dünyayı iyileştirmekle kalmayıp, kendi refah ve mutluluklarını da geri kazanabilirler.
Mutluluk büyümede değil kalkınmada
Servetin eşit dağıldığı, farklılıkların dışlanmak yerine birlikteliğinden güç alındığı, daha merhametli, daha huzurlu bir dünyada toplumsal mutluluk sağlanabilir. Ayrımcılığın sonuçlarının hiç de iyi olmadığını yüzyıllardır farklı olaylarla yaşadık, yaşıyoruz. Oysa ayrımcılık, egoistlik gibi insanları yalnızlaştıran anlayışlar yerine empati, hoşgörü, farklılıkları kabullenme, adalet, çevreye saygı, eşitlik gibi yaklaşımların benimsenmesine dünyanın çok daha fazla ihtiyacı var.
Hepitalistler, mutluluğu, özgürlüğü, dinginliği, sevgiyi, çevreciliği, adaleti, hakkaniyeti, hoşgörüyü sadecilikle birlikte gerçekleştirmeye çalışan kişiler. Kitlelerin refahını ekonomik büyümeden daha fazla ön plana çıkartabilirsek ve hepitalistlerin sayısını her geçen gün artırabilirsek, işte o zaman mutluluğu sağlayacak mekanizmaları da daha hızla hayata geçirebiliriz.
Mutluluk ülkesi Butan ziyaretinde bu konuyu ele alıp derin çalışma içine giren Aziz Hocamı tebrik ediyorum. Hepitalizm paradigmasının öncelikle ülkemizde sonrasında da tüm dünyada yayılması ve işler bir model haline gelmesi için, hem İngilizcesi hem Türkçesi tüm kitapçılarda mevcut ‘Hepitalizm’ başlıklı kitabını okunmanızı önemle tavsiye ediyorum.
Hepitalist
Copyright © 2024. All Rights Reserved.