Bu yazımda, iş dünyasında çok sık karşılaşmadığımız, ancak gerçekleşmesini gönülden arzu ettiğimiz, hem gururlandıran hem de heyecan uyandıran bir geziyi anlatmak istiyorum. Sevgili Murat Ülker’in cömert daveti üzerine, Pladis Global’in genel merkezini ve United Biscuits’in Harlesden’deki Avrupa’nın en büyük bisküvi fabrikasını ziyaret etme fırsatı buldum. Bu geziyi, MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, kurucu başkanlardan Ali Bayramoğlu, babam Mahmut Önügören, Upily kurucusu İbrahim Eren ve iş insanı Macid Sungur’un yer aldığı bir heyet ile gerçekleştirdik.
Murat Bey’in İngiltere’deki ev sahipliğinde, Pladis Global’in genel merkez ofisi ziyaretimiz sırasında Yıldız holding Yönetimi Kurulu Başkanı Ali Ülker, Yıldız holding yönetim kurulu üyesi İbrahim Taşkın, Pladis CEO’su Selman Amin ve Pladis Global CGO’su Fulya Fraser ile öğlen yemeği yedik, yeni ofisleri gezdik ve Murat Bey’in sanat koleksiyonundan bazı parçaları keşfettik. Dünyanın en büyük üç bisküvi markasından birinin Ülker Grubu’na ait olması, Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinde yurtdışındaki en büyük yatırımının bu olması ve Avrupa’nın en büyük bisküvi fabrikası olması ülkemiz için büyük bir gurur kaynağı. Türk bayrağının orada dalgalandığını görmek ve bu takdire şayan başarıya tanıklık etmek sadece beni değil tüm heyeti çok mutlu etti.
Ailemin Ülker ailesi ile tanışıklığı çok uzun yıllara dayanıyor. 1970’lerin başında Fatih’te komşu olmalarıyla başlayan dostluk, rahmetli dedem Osman Nuri Önügören ve rahmetli Sabri Ülker amcanın Camii cemaatinde devam etmiş. Bu dostluk, her ikisinin de hayır hasenat sahibi kişiler olarak hayır işlerinde birlikte hareket etmeleri ile pekişmiş. 50 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan bu dostluk, babam Mahmut Önügören ve Murat Ülker’in 1993 yılında MÜSİAD yönetiminde beraber görev almalarıyla bugüne kadar devam etti. Eminim bundan sonra da yeni nesiller vasıtasıyla uzun yıllar sürecek.
Aile dostluğumuzun uzun yıllar devam etmesi dileğiyle gezimizin detaylarını paylaşmaya devam edeyim. İngiltere gezimiz, sadece birkaç gün önce haberimiz olan çok hoş bir tesadüf ile daha da renklendi. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz ve Yatırım Ajansı Başkanı Burak Dağlıoğlu bir zirve için bizimle aynı tarihlerde Londra’da imiş. Bu güzel tesadüfü fırsat bilerek gezimizin ilk gününün akşamı, bizlerin de aralarında olduğu küçük bir grup ile Murat Bey’in ev sahipliğinde son derece verimli bir yemek yedik. Davetimizi kırmayarak bizlere katıldıkları için Cevdet Bey ve Burak Bey’e ayrıca teşekkür etmek isterim.
Pladis’in genel merkezine ve Harlesden fabrikasına ilk gezimizi 2017 yılında yapmıştık, o zaman da bizi Murat Bey misafir etmişti. O günden bugüne hem genel merkezde hem de fabrikadaki gelişimi gözlemleme fırsatımız oldu. Yeni yatırımların yapıldığı fabrika ve yeni taşınılan genel merkez binasında büyümeye ve gelişmeye şahitlik ettik. Genel merkezde çalışma ortamı son derece şeffaf. Üst düzey yöneticiler dahil kimsenin makam odasının olmadığı, herkesin ortak alanda bir arada çalıştığı ve minimalist tarzda döşenmiş, doğanın yeşilinin ferahlık kattığı yeni nesil bir çalışma ofisi… Murat Bey’in çok büyük olmayan yuvarlak bir masada duran eşyalarını gösterip, ‘burası benim çalışma odam’ dediği ofis, gerçekten şeffaf ve rahat bir çalışma ortamı olduğunun kuşkusuz en önemli göstergesi oldu.
Arzu edenlerin ofisin orta bölümünde bulunan açık mutfakta yemeğini hazırlayabildiği ve hatta televizyon izleyerek yemek yiyebildiği bir alan da mevcut. Dünyanın herhangi bir yerindeki toplantıya dijital toplantı odalarını randevu sistemiyle rezerve ederek katılmak mümkün.
Pladis Global’in genel merkezinde gördüğümüz tüm yeni nesil çalışma ofisi uygulamalarına hepimiz hayran kaldık. Özellikle pandemi sonrasında çalışanların değişen beklenti ve ihtiyaçlarının karşılanması, zorunlu olarak evlere kapandığımız uzun sürenin ardından artan sosyalleşme ihtiyacı ve her çalışanın kendini iyi hissetme halini destekleyen böyle başarılı bir örneği görmek ve hatta deneyimlemek çok kıymetli ve ufuk açıcı idi. Elbette her gittiğimiz yerde bol bol McVitie’s bisküvileri ve Godiva çikolataları yediğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂
Godiva markasının kökeni 1926 yılına dayanıyor. Babasının kurduğu şirketi II. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1946’da devralan Joseph Draps, sokaklarda çıplak bir şekilde at binerek kocasının uyguladığı yüksek vergileri protesto edip, halkın hakkını savunan İngiliz Lady Godiva’nın ismini satış dükkanına vermesiyle marka bugünkü adına kavuşuyor. Lüks çikolata deyince akla ilk gelen marka olan Godiva’yı, 2007 yılında Ülker Grubu 850 milyon dolara satın aldı. Yıllık 500 milyon dolar ciroya sahip Godiva bugün 80 ülkede 450 butiğe sahip.
İngilizlerin çay tutkusunu bilmeyen yoktur. Beş çayı denildiğinde akla ilk gelen İngilizlerin geleneksel porselen fincanda içtikleri siyah çay veya sütlü çayları ve yanında mutlaka yedikleri tatlı ya da tuzlu McVities bisküvileri. Akşam yemeğinden önce açlığı az da olsa bastırmak için çayın yanında bisküvi yemek vazgeçilmezleri arasında. Yıldız Holding de 2014 yılında, kökleri 184 yıl önceye dayanan, İngilizlerin önde gelen, dünyanın altıncı büyük bisküvi üreticisi United Biscuits’i 3,2 milyar dolara satın alarak dünya çapında bir başarıya imza attı ve dünyanın üçüncü büyük bisküvi şirketi oldu. Satın alma sonrası fabrikalara yapılan teknoloji ve robot yatırımları, 48’i aşkın milletten çalışanların uyumu ve kadın istihdamı, bu başarının temel taşlarından bazıları. Gezdiğimiz Harlesden’deki fabrikada çalışan 600 kişinin yarısı kadın. Bunun yanı sıra, robot teknolojilerine yapılan yatırımlar sayesinde fabrikanın haftada 5 gün olan çalışma kapasitesi 7/24 olarak değişmesine rağmen istihdamda herhangi bir düşüş yaşanmamış. United Biscuits, Avrupa’da 11, Nijerya, Suudi Arabistan ve Hindistan’da da birer tane olmak üzere toplam 14 fabrikada üretim yapıyor.
Fabrika ile ilgili dikkatimizi ve ilgimizi çeken konulardan biri de güvenlik. Fabrikayı gezmeye başlamadan önce bize fabrika ile ilgili yaptıkları sunumun en başında güvenlik önlemlerini anlattılar. Çalışanların, üretimin ve ziyaretçilerin güvenliğine ne kadar önem verdiklerini açık bir şekilde gösteren bu açıklamalar son derece etkileyiciydi. Fabrikayı gezerken büyük fırınlardan çıkan sıcacık bisküvileri daha paketlenmeden deneme şansımız oldu. O sıcak çikolatalı McVitie’s Digestive’in ağızda dağılan muhteşem tadı hala damağımda…
Murat Bey’in ev sahipliğinde gezimiz sadece Pladis genel merkezi ve Harlesden’deki fabrika ile sınırlı kalmadı. Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Taşkın ile Londra’da Murat Ülker’in deyimiyle GOYA (gez oturma yerinde artık) yaptık. GOYA sayesinde pazarın durumunu yerinde inceleme imkanımız oldu. Bir bakkal ziyareti ile McVitie’s bisküvilerinin raftaki durumunu ve rakiplerini inceledikten sonra orta ölçekli bir süpermarket ziyaretimizde Pladis’in tüm ürünlerini ve raflardaki fiyatlarını gözlemledik. Son olarak İngiltere’nin en büyük toptancılarından birini ziyaret ederek yine ürün incelemesi yapıp, kampanyalar hakkında bilgi edinme fırsatı yakaladık. GOYA sürecinde en çok dikkatimi çeken konu, her üç pazar segmentinde de tüm ürünlerin ambalajlarının üstünde yer alan fiyatların fabrika çıkışında yazılmış olduğu ve raflara bu şekilde gelmesiydi. Böylece hem enflasyonu kontrol altına alıyorlar hem de marketlerin ürünlerin satışından elde edebilecekleri kar marjına sınır koyabiliyorlar. Bu da bir yandan haksız rekabeti engellerken diğer yandan da tüketiciler açısından maliyetleri kontrol altında tutmalarını sağlıyor.
Son derece bilgilendirici ve verimli geçen gezimizin sonunda, MÜSİAD İngiltere şubesinin düzenlediği, Birleşik Krallık ve Türkiye ticari ilişkilerinin gelişmesine odaklanan Ticari Başarı Yolculuğu programına katıldık. Birleşik Krallık için Brexit kararı henüz netleşmeden 2020 yılının sonlarında başlayan ticari anlaşma süreci sonunda Türkiye öne çıkan yeni ve güçlü müttefiklerden biri olmuştu. Yıllar içinde yapılan ikili görüşmeler sayesinde ticari ilişkiler her geçen gün gelişmeye devam ediyor. Bu konuda en yeni gelişme Brexit sonrası gelişen ikili ilişkileri ekonomi ve ticaret alanında daha ileriye götürmeyi amaçlayan kapsamlı ve modern bir serbest ticaret anlaşması yapmak için müzakerelerin başladığına dair 14 Mart 2024’te yapılan açıklama oldu. Bu konuda ilk tur görüşmelerin Haziran ayında yapılmasını kararlaştırdı. Tam da karşılıklı gelişen ticari ilişkilerin ve fırsatların dikkatle değerlendirilmesi gereken bir dönemde düzenlenen Ticari Başarı Yolculuğu programına yüzün üzerinde İngiltere MÜSİAD üyesi ve genç arkadaşımız katıldı. Programda konuşmacılar arasında yer alan Mahmut Asmalı, Ali Bayramoğlu, Murat Ülker, Burak Dağlıoğlu ve İbrahim Eren’in konuşmalarını dinleme fırsatımız oldu. Programa katılan ve İngiltere’de iş yapan Türk diasporası ile bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunmaktan büyük memnuniyet duyduk.
Bu gezi, bize sadece Ülker Grubu’nun uluslararası başarısını değil, aynı zamanda Türk iş dünyasının global pazarda nasıl bir pozisyon alabileceğini de gösterdi. Londra’da meşhur fish and chips ile gezimizi sonlandırırken, Ülker gibi firmaların başarılarıyla Türkiye’nin ekonomisinin dünya sıralamasında ilk 10’a girebileceğine dair umutlarımızı pekiştirdik. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde her sektörden birer dünya markası çıkarmanın önünde hiçbir engel olmadığını ve Türk markalarının bunu başarabilecek kapasiteye sahip olduğuna olan inancımız daha da arttı.
Bu yolculuk, sadece bir ziyaretten çok daha fazlasını temsil ediyor: Türkiye’nin uluslararası alandaki gurur duyulacak başarısının bir simgesi…
Copyright © 2024. All Rights Reserved.