Yeni yıla girerken bu fırsatı hala süregelen koronavirüs salgınında yakınlarını kaybetmiş aile ve arkadaşlarıma bir kez daha baş sağlığı dilemek için kullanmak istiyorum. Hasta olanlara sabır ve şifa dileyerek uzun ve sağlıklı bir yaşam temenni ediyorum. Bugünle birlikte, salgın başladıktan itibaren 100 milyondan fazla vaka görüldü, neredeyse 2 milyon insan Covid-19 yüzünden hayatını kaybetti, ve salgın global ekonomiye ağır zararlar verdi. Salgının yanı sıra, Türkiye’de 158 kişinin can kaybına sebep olan Elazığ ve İzmir depremleri, birçok yaşam alanına zarar veren seller ve orman yangınları da hepimizin kalbini yaralayan unutamayacağımız anlara tanık olmamıza sebep oldu.
Dünya küresel ısınma ve doğal afetlerle alarma geçmiş durumda. Yalnızca 2020 yılının bile yaşam standartlarımızın sürdürülebilir ve normal olmadığını hepimize gösterdiğine inanıyorum. Hepimiz ne zaman normale döneceğiz diye umarken, asıl sorulması gereken soru “gerçekten salgın öncesi hayatımıza geri dönmeli miyiz?” olmalıdır. Yaşadığımız hayat gerçekten ‘normal’ miydi? Eski normale dönmek için bir yol olmadığına artık kesin gözüyle bakabiliriz, ve bu durumu sıfırdan başlayarak yeni normale paralel olarak geleceğe ve yeni jenerasyonlara yatırım yapma şansı olarak değerlendirmemiz gerekir.
Bu yıl neredeyse herkes için oldukça zorlu geçen bir yıl oldu. Dünya çapında birçok insan işini, sevdiklerini kaybetti. Ancak tüm bu pandemiye, sosyal zorluklara ve sonsuz politik tartışmalara rağmen minnettar olabileceğimiz şeyler hala var. Eğer gerçekten olumlu düşünüp olumlu davranırsak şükredebileceğimiz şeyler bulmak hiç zor değil. En önemlisi, hepimiz sağlıklı bir nefes almanın ne kadar önemli olduğunu fark ettik. Ayrıca 2020, hayatın hızlı akışından dolayı kaçırdığımız, değerini kavrayamadığımız aslında her zaman önümüzde duran kıymetli şeylerin önemini anlamamızı sağladı. Artık popülerleşmiş olan izolasyon,
karantina, sosyal mesafe gibi hayatımızda uygulamak zorunda kaldığımız ‘terimler’ bana tahmin edebileceğimden çok daha fazla şey öğretti.
Ben henüz denemedim ancak, derin yoga deneyimi olanlar izolasyona bizden daha kolay uyum sağlamış olabilirler. Pandemi bana, sevdiğimiz ve hatta nefret ettiğimiz şeylerden normal hayatta da fiziksel olarak uzak kalmanın ruh ve akıl sağlığımızın dinginliği için ne kadar önemli olabileceğini öğretti. Benliğimizle ve başkalarıyla uyum içinde ilişki kurmanın önemini anlamamızı sağladı. Bunu anlayacak güce eriştiğimiz anda ise hayat başarımız artacaktır. Bu baskı ve belirsizlik içinde olduğumuz bu dönem izolasyon içinde olmak, hepimizi zihin, ruh ve kalp gibi içinde olmaktan kaçamadığımız şeylere yeniden bağlanmaya zorladı. Hayatın akışını yavaşlattı. Bu şekilde minimalist bir hayat yaşamak bizi boşa harcadığımız zaman ve masraflardan uzaklaştırarak, hayatımızdan tam anlamıyla
yararlanmamızı sağladı.
Zaman çok değerlidir. 2020’ye olumlu tarafından bakarsak, hepimiz ailemizle daha çok vakit geçirdik. İnsanlar olarak normalde olduğundan çok daha fazla vaktimizin olması bize ailenin ve zamanın önemini gösterdi. Salgın bittikten sonra bir daha ailemizle bu kadar çok vakit geçirme fırsatımız olmayabilir. Pandemi hepimizi evlerimize kapanmaya zorladı ancak bu sayede ve yeniden ailecek kahvaltı edip, akşam yemekleri yiyip hatta oyunlar oynama şansı bulduk.
İşte bu yüzden eğer bu yılı tek bir kelimede açıklamak zorunda olsaydım o kelime ‘olağanüstü’ olurdu. Bir açıdan hayret verici, diğer bir açıdan olumlu, aynı zamanda karşı konulmaz derecede bunaltıcı.
Kimse 2021’in ne getireceğini bilemez ama, ister kısıtlamaların azaldığı ister sosyal mesafelerin daha da arttığı bir yıl olsun, 2020’nin zorluklarına bu şekilde göğüs germek hepimizi kalben ve ruhen yeni yılın getireceklerine karşı hazırladı ve güçlendirdi.
Hadi, 2020’ye şükretmeyi seçelim. Sizi öldürmeyen şey güçlendirir!
Copyright © 2024. All Rights Reserved.